Vakıfların sona ermesi; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 116. maddesi ve Vakıflar Yönetmeliğinin 19. ve 20. maddelerinde düzenlenmektedir. Türk Medeni Kanunun 116 maddesi;
“Amacın gerçekleşmesi olanaksız hâle geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden silinir.
Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim makamının ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır.”
hükmünü ihtiva etmektedir. Vakıflar Yönetmeliğinin 19. maddesi ise;
“Amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelen ve değiştirilmesinde de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer. Vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlük vakfın amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği kanısına varırsa dilekçe ile mahkemeye başvurarak durumun mahkeme siciline tescilini ister. Mahkeme, gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlar ve mahkeme dağılma kararını sicile tescil eder. Sona eren vakfın kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam eder.”
şeklindedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/1929 E., 2013/782 K. numaralı 29/05/2013 tarihli kararında;
“Vakıflar ya kendiliğinden (dağılma) veya mahkeme kararı (dağıtılma) ile sona ererler. Bazı hallerde mirasçı veya alacaklıların itirazı üzerine de vakıf sona erebilir.
Vakıfların kendiliğinden sona ermesi (dağılması) hiçbir karara gerek olmaksızın kişiliğinin kanundan ötürü ortadan kalkması ile olur. Türk Medeni Kanunu kendiliğinden sona erme sebeplerinden sadece birini düzenlemiştir. Bu da, vakfın amacını gerçekleşmesinin imkansız hale gelmiş olmasıdır. (TMK md. 116/I) Bu durumun dışında bir vakıf, vakıftan yararlanmaları öngörülmüş olanların tamamının ölmüş veya kuruluş amacının gerçekleşmiş olması yahut aciz (ödeme güçsüzlüğü) haline düşmüş bulunması hallerinde de kendiliğinden (dağılma ile) ortadan kalkmış olur.”
yönünde karar vermiştir.