Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 02/07/2021 Tarihli ve 211 Sayılı Kararı

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 02/07/2021 tarihli ve 211 sayılı kararı, 09 Temmuz 2021 tarihli ve 31536 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Yargıtay hukuk ve ceza dairelerinin görev alanlarına ilişkin açıklamaları da içeren karara, aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/07/20210709-8.pdf

ADLİ TATİL VE ADLİ TATİLİN SÜRELERE ETKİSİ

Adli tatil, kanunlarda belirtilen süre boyunca, bazı yargı faaliyetine kısmen ara verilmesi olarak tanımlanabilir. Adli tatil ve adli tatilin sürelere etkisi, farklı kanun hükümleri uyarınca aşağıda incelenmektedir.

***6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu

  • Adli tatil, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 102. ile 104. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 102. maddesi uyarınca adli tatil, her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta sona erer. Yeni adli yıl bir eylülde başlar.

Adli tatilde görülecek dava ve işler
MADDE 103- (1) Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:
a) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi.
b) Her çeşit nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler.
c) Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları.
ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
d) Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri.
e) İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar.
f) Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler.
g) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.
ğ) Çekişmesiz yargı işleri.
h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.
(2) Tarafların anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli tatilden sonraya bırakılabilir.
(3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır.
(4) Bu madde hükümleri, bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay incelemelerinde de uygulanır.

  • HMK m.104 uyarınca adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.

***5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu

  • Ceza Muhakemesi Kanununun, “adli tatil” madde başlıklı 331. maddesi; adli tatil sürecinde hangi dava ve işlere bakılacağını ve adli tatile rastlayan süreleri düzenlenmektedir.

Adlî tatil
Madde 331 – (1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.
(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

***2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu

İdari Yargılama Usulü Kanununun 61., 62. ve 8. madde maddeleri, “çalışmaya ara verme” olarak nitelendirilen ve yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar olan sürecin işleyişine ilişkin düzenlemeler içermektedir.


Çalışmaya ara verme:
Madde 61 – 1. Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler. Ancak, yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan ve sadece bir idare veya bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri çalışmaya ara vermeden yararlanamazlar. Bu mahkemeler, 62 nci maddedeki sınırlamaya tabi olmaksızın görevlerine devam ederler.

2.Çalışmaya ara verme süresi içinde; bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, birden fazla idari yargı mercii olan yerlerde idare veya vergi mahkemeleri başkan ve üyeleri arasından görevlendirilecek yeteri kadar hâkimin katıldığı bir nöbetçi mahkeme kurulur. Bölge idare mahkemeleri için ise bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, tüm daire başkan ve üyeleri arasından görevlendirilecek yeterli sayıda nöbetçi daire kurulur.

3. Çalışmaya ara vermeden yararlanamayanlar ve nöbetçi kalanların yıllık izin hakları saklıdır.

Nöbetçi mahkemenin görevleri:
Madde 62 – Nöbetçi mahkeme çalışmaya ara verme süresi içinde aşağıda yazılı işleri görür:
a) Yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işler,
b) Kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işler.

Sürelerle ilgili genel esaslar
Madde 8/3 – Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.

***2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu

2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 18. maddesinin 1. fıkrası, “icra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır” hükmünü ihtiva etmektedir. Dolayısıyla, icra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılacağından, Hukuk Muhakemeleri Kanununu 103. maddesinin 1. fıkrasının h bendi uyarınca adli tatil hükümleri uygulanmayacaktır. (Bkz. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/4080 E., 2020/8215 K. ve 15.12.2020 T. Kararı).

İcra ve iflas dairelerinde de adli tatil hükümleri uygulanmaz. Nitekim Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2014/14000 E., 2015/485 K. ve 20.01.2015 tarihli kararında;

İcra ve iflas daireleri ile icra mahkemelerinde adli tatil hükümleri uygulanmaz. İcra mahkemeleri İİK’nundan kaynaklanan itiraz, şikayet ve kanunda yer alan davalara bakmakla görevli ve özel yargılama usulüne tabi mahkemelerdendir. İcra iflas daireleri ve mahkemelerde görülmekte olan işlerde HMK’nun adli tatile ilişkin 104.maddesinin uygulama olanağı yoktur. Ayrıca H.G.K.nun 3.5.1967 tarih 1729 Esas 236 sayılı kararında da benimsendiği üzere HUMK.nun 177. Maddesi (6100 sayılı HMK’nun 104) Hukuk Usulünün tayin ettiği sürelerde uygulanacağından İİK.nun da yazılı sürelerde tatbik edilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenle HMK’nun 103/1-h maddesi göz ardı edilerek somut olayda uygulama yeri bulunmayan aynı yasanın 104 maddesi gerekçe yapılarak yazılı şekilde karar verilemez. Dava ihtar süresinin bitimini müteakip 21.08.2014 tarihinde süresinde açıldığından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken hukuksal dayanağı bulunmayan gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değildir.”

yönünde hüküm kurulmuştur.

***3402 Sayılı Kadastro Kanunu

3402 Sayılı Kadastro Kanunun 29. maddesin 4. fıkrası “kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir” hükmünü ihtiva etmektedir.

Yargıtay’ın Bazı Dairelerin Kapatılması ve İş Bölümünün Yeniden Düzenlenmesi Kararı

Yargıtay’ın bazı hukuk ve ceza dairelerinin kapatılmasına, iş bölümünün yeniden düzenlenmesine ilişkin Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu kararı 23/06/2021 tarihli, 31520 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İlgili karar uyarınca Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 01/07/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kapatılmıştır. Alınan karar uyarınca düzenlenen iş bölümüne ve kararın detaylarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz;

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/06/20210623-8.pdf

Yapılandırma Hakkında Duyuru – Son Başvuru Tarihi 31 Ağustos 2021

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 7326 sayılı Kanun 9 Haziran 2021 tarihli ve 31506 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yapılandırmaya ilişkin Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yayımlamış olduğu duyuruya aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.gib.gov.tr/node/152799

DUYURU METNİ

9 Haziran 2021 tarihli ve 31506 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 7326 sayılı Kanun uyarınca;

Vergi dairesine ödenmemiş vergi ve diğer borçların tamamı ile bunlara bağlı gecikme zamları ve faizleri yerine Yİ-ÜFE (Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi) oranında güncelleme yapılarak hesaplanan borcun ödenmesi,

Vergi aslına bağlı cezaların (vergi ziyaı) tamamen silinmesi,

Vergi aslına bağlı olmayan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının %50’sinin silinmesi,

Ödenmemiş Motorlu Taşıtlar Vergisinin aslı ile bunlara bağlı faizler yerine Yİ-ÜFE oranında güncelleme yapılarak hesaplanan borcun ödenmesi,

Trafik para cezaları ve diğer idari para cezalarının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi ve gecikme zamları yerine Yİ-ÜFE oranında güncelleme yapılarak hesaplanan borcun ödenmesi,

Öğrenim ve katkı kredisi alacaklarının tamamı ile bunlara bağlı gecikme zamları yerine Yİ-ÜFE oranında güncelleme yapılarak hesaplanan borcun ödenmesi,

Dava konusu yapılan; vergi tarhiyatları, vergi cezaları ve idari para cezaları gibi ihtilaflarının sulh yoluyla sonlandırılması,

Vergi incelemesi ve takdir işlemleri devam eden alacakların yapılandırılması,

Matrah veya vergi artırımında bulunan ve şartları yerine getiren mükelleflere ilişkin olarak vergi incelemesi ve tarhiyatı yapılmaması,

-İşletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan ya da kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan emtia, makine, teçhizat, demirbaşlar ile kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların beyan edilmesi ile işletme kayıtlarının gerçek duruma uygun hale getirilmesi,

-İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk etmiş olan vergilerin yapılandırılması,

Yapılandırılan tutarların peşin veya ikişer aylık dönemlerde 36 aya kadar taksitler halinde ödenmesi,

-Peşin ödemelerde Yİ-ÜFE oranında hesaplanan tutardan ayrıca %90 indirim yapılması,

-Trafik para cezaları ve diğer idari para cezalarının peşin ödenmesi halinde asıllarında %25 indirim yapılması,

-Taksitli ödeme seçeneği tercih edilmesi halinde ilk taksitin süresinde ödenmesi şartıyla, ikinci taksit ödeme süresi içinde geri kalan taksitlerin tamamının ödenmesi halinde

  • Yİ-ÜFE oranında hesaplanan tutardan ayrıca %50 indirim yapılması,
  • Trafik para cezaları ve diğer idari para cezaları asıllarında %12,5 indirim yapılması,

Matrah veya vergi artırımı sonucunda tahakkuk eden vergilerin tamamının ilk taksit ödeme süresi içerisinde peşin olarak ödenmesi durumunda vergilerden %10 indirim yapılması,

Yapılandırılan borçları anlaşmalı bankaların banka kartı ve kredi kartı ile ödenmesi,

Uygulanan hacizlerin Kanun kapsamında yapılan ödemeler nispetinde kaldırılması,

-7256 sayılı Kanunu ihlal etmiş olanlar ve devam eden borçların yeniden yapılandırılması,

-183 sayılı Kanun kapsamında tecili devam eden borçların yeniden yapılandırılması,

gibi çok önemli imkan ve kolaylıklar getirilmiştir. Bu imkanlardan faydalanmak için 31 Ağustos 2021 tarihine kadar başvuru yapılması gerekmektedir.

Diğer taraftan, 7326 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrasına göre, Kanunun yayımlandığı 9/6/2021 tarihine kadar araç muayenesini yaptırmamış olanların, muayenenin yaptırılması gereken tarih ile Kanunun yayımlandığı tarih aralığına Yİ-ÜFE aylık değişim oranları, Kanunun yayımından muayenenin yaptırıldığı tarih aralığına da aylık %0,75 oranı dikkate alınarak hesaplanacak tutar ile muayene ücretini ödemek suretiyle 31/12/2021 tarihine kadar (bu tarih dâhil) muayenelerini yaptırmaları halinde, muayenede gecikilen süreler için hesaplanması gereken aylık %5 fazlanın tahsilinden vazgeçilecektir.

Ayrıca, tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini (sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmaz ve iktisadi kıymetler hariç) 31/12/2021 tarihine kadar maddede yer alan kapsam, şart ve hükümlere uymak koşuluyla yeniden değerleme imkanı getirilmiştir.

Ceza Hukukunda Basit Yargılama Usulü

Basit yargılama, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 251. ve 252. maddelerinde düzenlenmektedir.

  • İlgili düzenlemeye uyarınca; basit yargılama usulü iddianamenin kabulünden sonra adli para cezası ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezası gerektiren suçlar için uygulanabilir. Basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmaması, ilgili mahkemenin takdirine bırakılmıştır. (CMK m. 251/1)
  • Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmesi halinde mahkeme; sanık, mağdur ve şikâyetçiye iddianameyi tebliğ eder ve taraflara beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri için süre verir. İlgililere gönderilen tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir. (CMK m. 251/2) Duruşma yapılmaksızın karar verilebilmesi, hızlı bir yargılama imkânı tanımaktadır.

  • Beyan ve savunma için öngörülen sürenin sona ermesinin ardından, mahkeme duruşma yapmaksızın ve Cumhuriyet Savcısının görüşünü almaksızın; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararlarını verebilir. Mahkumiyet kararının verilmesi halinde, verilen ceza dörtte bir oranında indirilir. (CMK m. 251/3)

  • Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir. (CMK m.251/6)

  • Basit yargılama usulü; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz. Ayrıca bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de basit yargılama usulü uygulanmayacaktır. (CMK m.251/7)

  • Basit yargılama usulüne itiraz CMK m. 252’de düzenlenmiştir. Basit yargılama neticesinde verilen kararlara karşı itiraz yolu açıktır. Süresi içerisinde itiraz yapılmaması halinde ise verilen karar kesinleşir. (CMK m. 251/1)

  • Verilen hükme itiraz edilmesi halinde ise mahkemece duruşma açılır ve genel hükümlere göre yargılamaya devam edilir. Taraflar duruşmaya gelmese dahi duruşma yapılır. Duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi halinde ise duruşma yapılmaz ve hükme itiraz edilmemiş sayılır. (CMK m. 252/2)

  • Mahkeme CMK m. 252/2 uyarınca hüküm verirken, m.251 uyarınca basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. İtirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapılması halinde CMK m. 252/3 uyarınca yapılan indirim korunur.

  • İtiraz üzerine verilen hükmün sanık lehine olması hâlinde, bu hususların itiraz etmemiş olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da itiraz etmiş gibi verilen kararlardan yararlanır. (CMK m. 252/4)

  • İtiraz üzerine verilen karara karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabilir. (CMK m. 252/5)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanması Hakkında Karar

19 Temmuz 2016 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma”, 4024 sayılı ve 31 Mayıs 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanmış olup, 01.06.2021 tarih ve 31498 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Anlaşma metnine ve ilgili Resmi Gazete bağlantısına aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/06/20210601-1.pdf

Haziran Ayı Normalleşme Tedbirleri Genelgesi – 01.06.2021

“Haziran Ayı Normalleşme Tedbirleri Genelgesi”, 01.06.2021 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından yaynımlanmıştır. Genelge uyarınca 1 Haziran 2021 Salı günü saat 05.00’ten itibaren;

-Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri 22.00 – ­05.00 saatleri arasında; Pazar günleri ise Cumartesi günü saat 22.00’den başlayıp Pazar gününün tamamını kapsayacak ve Pazartesi günü saat 05.00’te tamamlanacak şekilde sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacağı

ve

-14 Nisan 2021 tarihinden bu yana faaliyetlerine ara verilmiş durumda olan;

*Sinema salonları,
*Kahvehane, kıraathane, kafe, dernek lokali, çay bahçesi gibi yerler,
*İnternet kafe/salonu, elektronik oyun yerleri, bilardo salonları,
*Halı sahalar, spor salonları, açık yüzme havuzları,
*Lunaparklar ve tematik parkların

Genelge’de belirtilen şekilde faaliyet gösterebileceği belirtilmektedir.

Genelge metnine ilişkin duyuruya, aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.icisleri.gov.tr/haziran-ayi-normallesme-tedbirleri-genelgesi

2021 Yılı Emlak Vergisi 1. Taksit Ödemeleri

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 1. maddesi; Türkiye sınırları içinde bulunan binaların bina vergisine tabi olduğunu hüküm altına almaktadır.


Kanunun 30. maddesi uyarınca “emlak vergisi”, her yıl iki eşit taksitte ödenmektedir. 2021 yılı 1. taksit ödemesi için son gün 31 Mayıs’tır.


Kanunun 2. maddesi; “yapıldığı madde ne olursa olsun, gerek karada gerek su üzerindeki sabit inşaatın” bina olarak kabul edileceğini hüküm altına almaktadır. Ancak; yüzer havuzlar, sair yüzer yapılar, çadırlar ve nakil vasıtalarına takılıp çekilebilen seyyar evler ve benzerlerinin bu kapsamda olmadığı açıkça düzenlenmiştir.


Kanunun 3. maddesi vergi mükellefinin; malik, varsa intifa hakkı sahibi ve her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf edenler olduğunu belirtmektedir. Binanın paylı mülkiyete konu olması halinde; hissedarlar, emlak vergisinden hisseleri oranında sorumlu tutulurlar. Binanın elbirliği mülkiyetine konu olması halinde; malikler, emlak vergisinden müteselsilen sorumlu tutulurlar.

İştirak Nafakası

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 327. maddesi;

Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.

Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı hâlinde, hâkimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarf edebilirler.”

hükmünü ihtiva etmektedir. Türk Medeni Kanunun, nafaka miktarının takdiri madde başlıklı 330. maddesi ise;

Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.

Nafaka her ay peşin olarak ödenir.

Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir

hükmünü ihtiva etmektedir.

Ancak lehine yoksulluk nafakası hükmedilen eşin eşin iştirak nafakası ödeyip ödemeyeceği hususunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları, yoksulluk nafakası alan eşin iştirak nafakası ödemekle yükümlü tutulamayacağı yönündedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 2019/117 E., 2019/1153 K. sayılı ve 07/11/2019 tarihli kararında;

“…Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, asgari ücretle çalışan ve yoksulluk nafakası alan davalı annenin velayetleri davacı babada bulunan ortak çocuklar için iştirak nafakası ödemekle sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi hükmüne göre; velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine (iştirak nafakası) gücü oranında katılmak zorundadır. Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. Yine aynı Kanunun 327. maddesinde çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı öngörülmüştür.

Bu nedenlerle yoksulluk nafakası alan ve yoksulluk sınırında bulunan davalı aleyhine ortak çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmesi yasal düzenlemelere ve hukuk kaidelerine aykırıdır.

yönünde karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararı da dikkate alındığında; Yargıtay’ın mevcut yaklaşımın, yoksulluk nafakası alan ve yoksulluk sınırında bulunan ebeveynin, müşterek çocuklar için iştirak nafakası ödemesi ile yükümlü tutulamayacağı yönünde olduğu görülmektedir.