Apartmana Kamera Taktırılması

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun ‘Anagayrimenkulün bakımı, korunması ve zarardan sorumluluk’ başlıklı 19.maddesi  ‘…Kat maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramaz. Ancak, ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun anayapıya veya bağımsız bir bölüme veya bölümlere zarar verdiğinin ve acilen onarılması gerektiğinin veya anayapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmiş olması halinde, bu onarım ve güçlendirmenin projesine ve tekniğine uygun biçimde yapılması konusunda kat maliklerinin rızası aranmaz. Kat maliki kendi bağımsız bölümünde anayapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişiklik yapamaz. Tavan, taban veya duvar ile birbirine bağlantılı bulunan bağımsız bölümlerin bağlantılı yerlerinde, bu bölüm maliklerinin ortak rızası ile anayapıya zarar vermeyecek onarım, tesis ve değişiklik yapılabilir.’’ hükmünü ihtiva etmektedir

Sair kanun 19. maddesi uyarınca; anagayrimenkulün ortak yerlerindeki düzenlemeler için bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası alınmalıdır. Nitekim Yargıtay 20.Hukuk Dairesi 2017/2277E. ve 2018/7965 K. sayılı 06.12.2018 tarihli kararında da anagayrimenkulün ortak alanlarına kamera sistemi kurulmasında, Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 19.maddesi kapsamında değerlendirmiştir. Sair kararda;

“…Mahkemece yerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporu içeriğinden ortak alana kamera ünitesinin yerleştirildiği anlaşılmaktadır. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 19. maddesinin ikinci fıkrasına göre, kat maliklerinden biri bütün kat maliklerinin beşte dördünün rızası olmadıkça anataşınmazın ortak yerlerinde onarım, tesis ve değişiklik yaptıramaz. Kanunun bu hükmü dikkate alınarak, hem asıl davaya hem de karşı davaya konu edilen kameralara ilişkin olarak, karar defterleri de incelendikten sonra alınan kat malikleri kurulu kararlarında kat maliklerinin beşte dördünün rızasının olup olmadığı değerlendirilmeksizin, kurulan hükümde kameraların sadece yer ve açılarının değiştirilmesi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”

şeklinde hüküm kurulmuştur.

YARGITAY 20. Hukuk Dairesi  

2017/2277 E.  ,  2018/7965 K.


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı-karşı davalı vekili, davacının anataşınmazda kat maliki olduğunu, davalı apartman yönetimi tarafından bina içerisine ve dışarısına güvenlik kameraları takıldığını, davacının bu hususta esas itibari ile bir itirazı bulunmadığını, zira davacının da daha öncesinden binada güvenlik önlemlerinin yeterli olmamasından dolayı kendi konutu için güvenlik kamerası taktırdığını, dava konusu olan kaldırılması istenen kameraların müvekkilin evinin giriş kapısı karşısına takılan ve yalnızca müvekkilin konutunu gören kamera ile davacının evinin balkonunu gören kamera olduğunu, güvenlik amacı ile olmayan, yalnızca davacının evinin giriş kapısını gören, davacının mahremiyetini ihlal eden bu kameranın takılması konusunda usulüne uygun alınmış bir kat malikleri kurul kararı da bulunmadığını, bu kameralardan alınan görüntülerin nerede saklandığı, kim tarafından izlendiği gibi soruların davacıda ciddi huzursuzluğa sebebiyet verdiğini beyan ederek; davanın kabulü ile apartman yönetimi tarafından bina içerisine ve dışarısına taktırılan güvenlik kameralarından sadece davacının evinin girişi ve balkonunu gören kameraların kaldırılmasına karar verilmesini ve daha sonraki aşamalarda karşı davanın reddini talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacı ……ve apartman sakinleri arasında gerek hukuk davalarıyla, gerekse de ceza davalarıyla gündeme gelen birçok ihtilaf çıktığını, 07.06.2015 tarihli kat malikleri kurulu kararıyla gerek kurmuş oldukları kamera sisteminin kaldırılması gerekse de vermiş oldukları tüm rahatsızlıkları sona erdirmeleri için davacılara ihtar çekilmesinin karar altına alındığını, söz konusu kameraların görüntü açılarının birbirlerini tamamlayacak şekilde konuşlandırıldığını, yani kameralardan birinin kasıtlı/kendiliğinden kayıt yapamaması/yapamayacak hale getirilmesi, bir kameranın görüntü açısının yetmemesi veya bir şekilde görüntü açısının içinde olmasına rağmen amaca hizmet edecek yeterlilikte görüntünün aktarılamaması sebebiyle doğabilecek muhtemel sorunlara karşı tedbiren birden fazla olacak şekilde kamera yerleştirildiğini, davacı-karşı davalı tarafın apartmanın giriş katında oturduğunu, kameranın giriş katında oturan davacının dairesinin girişini ve balkonun bir kısmını görmesi, apartmanın giriş görüntüsünün kayıt altına alınması için, işin doğası gereği, yani fiziken zorunlu olan bir durum olduğunu, eğer dava konusu kameranın yeri değiştirilecek/kaldırılacak olursa apartmanın güvenliğini sağlama hususunun yerine getirilemeyeceğini, kat maliklerinin, 15.12.2011 tarihli kurul kararıyla güvenlik önlemleri için gerekli tedbirlerin alınması konusunda karar aldığını, ilgili kararda apartman yönetimine yetki verildiğini, davacı-karşı davalı tarafın söz konusu toplantıya katılmadığını ve olumsuz oy kullanmadığını, sözkonusu kamera kayıtların yaklaşık 20 günlük periyotlarla kendi kendini sildiğini, eski kayıtların saklanması gibi bir uygulamanın söz konusu olmadığını, kayıt cihazının apartmanın ortak alanında bir panoda kilit altında olduğunu, iddia edildiği gibi her daim takip söz konusu olmayıp ancak bir sıkıntı olduğunda talep halinde apartman sakinleri yöneticiyle birlikte görüntüleri izleyebildiğini, davacı/karşı davalının kendi inisiyatifiyle, apartman yönetiminin ve kat maliklerinin tüm karşı çıkmalarına rağmen, apartmanının içine ve dışına kamera sistemi kurdurduğunu, davacı/karşı davalının kat malikleri kurulu kararı olmadan ana gayrimenkule kendiliğinden, 7/24 saat esasına göre gerçek zamanlı, evindeki televizyon ekranından herkesi izleyebildiği kamera sistemi kurdurmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bina içine kurdurulan kameranın ise, duman dedektörü görünümlü gizli kamera olduğunu ve tavana monteli bu kameranın apartmana gelen misafirleri izlendiklerini anlayamayacağı şekilde dizayn edildiği için her şeyden önce kişi hak ve özgürlüklerine aykırı bir eylem teşekkül ettiğini belirterek asıl davanın reddini, karşı davanın kabulü ile davacı/karşı davalının kurdurduğu kamera sisteminin kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne,
… Apartmanı yönetimince tesis edilen ve 15/04/2016 tarihli bilirkişi raporu 7. sayfasının alt kısmında gösterilen şekilde 3 ve 7 numaralı kameraların “alınabilecekleri konuma getirilmesi suretiyle ” uyuşmazlığın giderilmesine, bu iş için yönetime 2 hafta süre verilmesine, kameraların tamamen kaldırılması talebinin reddine,
2-Karşı davanın kısmen kabulüne,
… Apartmanı 6 nolu bağımsız bölüme ait olan ve 15/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda gösterilen 1 ve 3 nolu kameraların iptali ile kaldırılmasına, eski hale iade için davacıya 2 hafta süre verilmesine, 2 nolu kameranın ise sadece 6 nolu bağımsız bölüm apartman giriş tarafında kalan balkonun içini yukarıdan aşağı doğru görecek şekilde sabit olarak konumlandırılmasına, bu iş için davacıya 2 hafta süre verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı/ karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca projeye aykırı yapıldığı bildirilen imalatların (ortak alanlara kurulan kameraların kaldırılması) eski hale getirilmesi, müdahalenin önlenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü, müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilme yönünde hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya, kurulan hüküm de infaz etmeye elverişli değildir. Buna göre;
1-Mahkemece yerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporu içeriğinden ortak alana kamera ünitesinin yerleştirildiği anlaşılmaktadır. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 19. maddesinin ikinci fıkrasına göre, kat maliklerinden biri bütün kat maliklerinin beşte dördünün rızası olmadıkça anataşınmazın ortak yerlerinde onarım, tesis ve değişiklik yaptıramaz. Kanunun bu hükmü dikkate alınarak, hem asıl davaya hem de karşı davaya konu edilen kameralara ilişkin olarak, karar defterleri de incelendikten sonra alınan kat malikleri kurulu kararlarında kat maliklerinin beşte dördünün rızasının olup olmadığı değerlendirilmeksizin, kurulan hükümde kameraların sadece yer ve açılarının değiştirilmesi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2. maddesi; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü amir olup, hüküm fıkrasının tarafların taleplerini karşılayacak, infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, açık ve maddeler halinde oluşturulması gerekir. Buna göre;
Asıl davaya yönelik kurulan hüküm fıkrasının 1 nolu bendinde; “15/04/2016 tarihli bilirkişi raporunun 7. sayfasının alt kısmında gösterilen şekilde 3 ve 7 numaralı kameraların alınabilecekleri konuma getirilmesi suretiyle” şeklindeki genel ve soyut ifadelerle, bilirkişi raporunun eki olan “kamera açılandırmalarına ilişkin kroki” de dikkate alınmaksızın sadece bilirkişi raporuna atıf yapılması ile yetinilmesi, kaç numaralı kameranın nereyi göreceği ve açılandırılmasının nasıl olacağı somut olarak belirtilmeksizin, her bir kamera yönünden duraksamaya yol açmayacak şekilde infaza elverişli hüküm kurulmaması, yukarıda anılan 297. maddesi hükmüne aykırı olup, hüküm fıkrasının açık, şeffaf, uygulanabilir ve gerekçe ile uyumlu olma, talepleri tek tek karşılama ilkesine aykırı, infazda tereddüt yaratacak ve duraksamaya yol açacak nitelikte olması nedeniyle bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/12/2018 günü oy birliği ile karar verildi.

Taşınmazlar ile Amortismana Tabi Diğer İktisadi Kıymetlerin Yeniden Değerlemesi Broşürü

Taşınmazlar ile Amortismana Tabi Diğer İktisadi Kıymetlerin Yeniden Değerlemesi Broşürü, 14/10/2021 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığı’nın resmi internet sayfasında yayınlanmıştır.

7326 sayılı Kanun’un 11’inci maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun geçici 31’inci maddesinde yapılan değişiklik ile bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 09.06.2021 tarihi itibarıyla aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetleri ve bunların amortismanlarını
31.12.2021 tarihine kadar yeniden değerleyebilmeleri mümkün hale gelmiştir.

Yeniden değerleme sonucunda ortaya çıkan değer artış tutarı üzerinden %2 oranında vergi ödenmesi gerekmektedir. Ödenen vergi, gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilemeyeceği gibi gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmayacaktır.

Taşınmazlar ile Amortismana Tabi Diğer İktisadi Kıymetlerin Yeniden Değerlemesi Broşürüne aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/beyannamerehberi/7326_Yeniden_Degerleme_Brosuru.pdf

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde (Sıra No: 486) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 532)

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde (Sıra No: 486) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 532), 19/10/2021 tarihli ve 31633 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin (Sıra No: 486) 9. maddesinin 8. fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Defter-Beyan Sistemi kapsamında olan mükelleflerden defter tutmak zorunda olanların, bu Tebliğde belirlenen usul ve esaslar dışında kâğıt veya elektronik ortamda tuttukları diğer defterlerin hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.”

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/10/20211019-2.htm

Adreste Nüfus Hizmeti Projesi

T.C. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sayfasında yayınlanan duyuru ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından geliştirilen, “Adreste Nüfus Hizmeti (ANH)” projesi ile nüfus müdürlüklerine gitmesi mümkün olmayan vatandaşların kimlik başvurularının, başvurucunun adresinden gerçekleştirildiği ifade edilmektedir.

Hasta, yaşlı, engelli ya da kısıtlı olan vatandaşlar ile mücbir sebeplerden dolayı nüfus müdürlüklerine gidemeyen vatandaşların yakınlarının beyanı üzerine yapılan başvurunun kabulü halinde, başvuru talebinde bulunan kişinin adresine gidilerek kimlik kartı başvurusu oluşturululmakta ve basılan kimlik kartı Genel Müdürlük tarafından yine bu kişinin adresine posta yolu ile gönderilmektedir. Başvuru için; kişinin kimliğini gösterir nitelikte bir kimlik belgesi, biyometrik fotoğrafı, nüfus müdürlüğüne gelemeyeceğini gösterir nitelikte bir belge sunulması ve başvuru ücretinin ödenmesi gerekmektedir.


Detaylara aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.
https://www.nvi.gov.tr/anh

Haklardan Yararlanma İçin Aile Olma Vasfının Aranması Ayrımcılık Yasağını İhlalidir

2018/18505 başvuru numaralı 16.06.2021 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı 28.09.2021 tarihli 31612 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. HES Projesi’nin yapımından etkilenen ailelerin “Yeni Hasankeyf yerleşim alanına” nakilleri, hak sahiplikleri ve borçlandırılmalarına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi için Bakanlar Kuruluna yetki tanınmıştır. Bakanlar Kurulunun kararı ile baraj projesinden etkilenenlere sağlanan konut yardımı için hak sahibi olma koşullarından ‘aile olma vasfını’ taşımama gerekçesiyle yararlandırılmamanın mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağını ihlal ettiği yönünde hüküm kurulmuştur. Sair kararın ilgili bölümleri aşağıda yer almaktadır.

35. Başvurucu; aile efradının çok uzun süreden beri Hasankeyf’te ikamet ettiğini, anne ve babasının ölümünden sonra bekâr olması, kardeşinin de bulunmaması sebebiyle tek başına kaldığını belirtmektedir. Başvurucu 5543 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasıyla getirilen haktan yararlanmak için aile vasfını haiz olma şartının kendisi yönünden aranmasının eşitlik ilkesini ve mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmektedir. Başvurucu bir kardeşinin bulunması hâlinde 5543 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendi uyarınca hak sahibi olabilecekken kardeşinin olmaması ve bekâr olması sebebiyle bu imkâna kavuşamadığını vurgulamaktadır. Başvurucu, aynı durumda bulunanlara mülk edinme bakımından farklı muamele edildiğini ve bunun Anayasa’nın 10. ve 35. maddelerini ihlal ettiğini öne sürmektedir.

 ….

48. Başvurucu, Ilısu Barajı ve HES Projesi’nin etkilediği kişilere yönelik olarak 5543 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasıyla getirilen konut yardımı imkânından yararlanmak için müracaat etmiş ancak başvurucunun 5543 sayılı Kanun’un 17. maddesinde belirtilen aile vasfını haiz olma şartını sağlamadığı gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin öncelikle karara bağlaması gereken husus, başvurucunun 5543 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinin (3) numaralı fıkrası bağlamında bir hakka sahip olup olmadığıdır.

49. Başvurucunun eski Hasankeyf ilçe merkezinde bir konutunun bulunduğu açıktır. Ayrıca başvurucunun Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen “Usul ve Esaslar“ın 3. maddesindeki aile vasfını haiz olma dışındaki diğer şartları taşıdığıyla ilgili olarak bir ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucunun anılan haktan yararlandırılmamasının yegâne nedeni aile vasfını haiz olma şartını sağlamamasıdır.

….  

66. Başvurucunun kamu otoritelerinin konut yardımı hakkının tanınmasında aileyi esas almalarına yönelik bir şikâyeti bulunmamaktadır. Başvurucunun şikâyeti aile tanımına yöneliktir. Başvurucu yetim çocuklardan evli olanlar, çocuksuz olarak dul olanlar ile kardeşi olanlar bu haktan yararlanabilmekteyken kendisinin tek çocuk olması ve evli olmaması sebebiyle bundan yararlanamamasından şikâyet etmektedir. Gerçekten Kanun’un 17. maddesi anne ve babası ölmüş çocuklardan evli olanları, dul kalanları ve tek çocuk olmayanları (kardeşi olanları) Kanun’un uygulanması bağlamında aile kavramının içinde addederken tek çocuk olup hiç evlenmemiş olanları aile kavramının kapsamı dışında bırakmıştır. Bu durumda anne ve babası ölmüş ancak evli olan ya da çocuksuz olarak dul kalan veyahut bekâr olup en az iki kardeş olan çocuklar konut yardımından yararlanabilmekte, buna karşılık kardeşi olmayan ve bekâr olan çocuklar bundan mahrum kalmaktadır. Dolayısıyla konut yardımı hakkından yararlanılmasında benzer durumda olan yetim çocuklar arasında tek çocuk olup olmama ve evlenmiş olup olmama temelinde farklı muamele yapıldığı açıktır.

…..

69. Bu durumda başvurucunun 5543 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasıyla getirilen konut yardımı hakkından yararlanılması bakımından maruz bırakıldığı farklı muamelenin nesnel ve haklı bir temelinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Farklı muamelenin haklı bir sebebinin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından orantılılık yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

70. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Anayasa Mahkemesi kararının tamamına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/18505

Türkiye Cumhuriyeti ve Angola Cumhuriyeti Arasında Vize Muafiyeti

17.10.2021 tarihli ve 31631 sayılı Resmi Gazete’ de, 4622 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik, Hizmet ve Hususî Pasaport Hamilleri İçin Vize Muafiyetine Dair Anlaşmanın Onaylanması Hakkında Karar yayınlanmıştır.


Sair anlaşmanın ‘Muafiyet’ madde başlıklı 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, taraf ülkelerin geçerli pasaport hamili vatandaşları diğer tarafın ülkesine girmek, ülkesinden transit geçmek, çıkmak ve her yüz seksen (180) günlük dönem içerisinde doksan (90) günü aşmamak kaydıyla geçici olarak kalmak üzere vizeden muaf tutulacaktırlar.

Milletlerarası Andlaşmanın tamamına aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/10/20211017-5.pdf


Anayasa Mahkemesi’nin 2018/30296 Başvuru Numaralı ve 07/09/2021 Tarihli Kararı

14/10/2021 tarihli ve 31628 saylı Resmi Gazete ’de yayınlanmıştır. Sair kararda, etkili bir yargısal sistem kurulması konusunda kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların yerine getirilmemesinin sonucu olarak özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği yönünde hüküm kurulmuştur. Sair kararın ilgili bölümleri aşağıda yer almaktadır.


‘‘32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun telefonunda yer alan bilgilerin eşi tarafından kaydedilerek boşanma davasında delil olarak kullanılması söz konusudur. Bu bağlamda başvurucunun fotoğrafları, videoları, konuşma ve mesaj kayıtlarının belirli bir gerçek kişi hakkındaki bilgi kapsamında olduğu gözetildiğinde bu bilgilere erişilmesinin, bunların kullanılmasının ve işlenmesinin özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı çerçevesinde kaldığı anlaşılmıştır. Somut olayda başvurucunun şikâyetlerinin özünü; telefonunda yer alan bilgilerin, dolayısıyla kişisel nitelikteki birtakım verilerinin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesine ilişkin suç duyurusunda etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğüne uyulmadığı iddiası oluşturmaktadır. Bu durumda başvurunun Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunması hakkı yönünden değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

42. Somut olayda şikâyet dilekçesinde başvurucu; eşinin yalnızca boşanma davasında delil elde etme amacıyla hareket etmediğini, bu dava açıldıktan sonra da casus yazılımı kullanmaya devam ettiğini beyan etmiştir. Yine başvurucu, bu yazılımın hangi tarihte yüklendiğinin, eşi tarafından elde edilen verilerin kapsamının ne olduğunun araştırılmasını talep etmiş; boşanma davasına sunulan ses kayıtlarında kes yapıştır şeklinde değişiklikler yapıldığını ileri sürmüştür. Bu şikâyet üzerine Başsavcılık tarafından şüphelinin ifadesinin alındığı, Hukuk Mahkemesi ile yazışma yapıldığı ve boşanma davasının incelendiği görülmüştür. Başsavcılık tarafından yapılan değerlendirme neticesinde başvurucunun eşinin üzerine atılı fiilleri ikrar ettiği belirtilerek bu kişinin cezalandırılması istemiyle dava açılmıştır. Bu itibarla soruşturmanın etkili bir şekilde yürütüldüğünü, başvurucunun iddialarının kovuşturma sırasında tartışılıp değerlendirilmesine imkân sağlayacak şekilde ortaya konulduğunu söylemek mümkündür.

43. Öte yandan yargılama sırasında başvurucu tarafından aynı iddialar ileri sürülmüş ise de Ceza Mahkemesi gerekçesinde boşanma davasına atıfta bulunularak sanığın delillerin kaybolmaması amacıyla hareket ettiği ve elde edilen verilerin yalnızca boşanma davasında delil olarak kullanıldığı belirtilmiştir. Bu itibarla somut olayda başvurucunun hangi kişisel verilerinin elde edildiği, bu verilerde değişiklik yapılıp yapılmadığı, verilere ne kadar süre ile ulaşıldığı hususlarında hiçbir araştırma yapılmadığı gibi gerekçede başvurucunun bu iddialarının hangi sebeplerle karşılanmadığı konusunda bir açıklama bulunmadığı da görülmüştür.

45. Dolayısıyla yargılama sürecinde olayın aydınlatılmasına yönelik esaslı iddiaların araştırılmaması, bu suretle kovuşturmanın derinleştirilmemesi, yasal dayanağı gösterilmeyen gerekçelerle sonuca ulaşılması nedeniyle anayasal hakları güvence altına alacak şekilde etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğüne uygun hareket edildiği söylenemeyecektir.

46. Sonuç olarak etkili bir yargısal sistem kurulması konusunda kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların somut olayda yerine getirilmediği değerlendirildiğinden Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. ’’

Anayasa Mahkemesi Kararının tamamına aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/30296

Elektronik İmza Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

15.10.2021 tarihli, 31629 sayılı Resmi Gazete’de ‘‘Elektronik İmza Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’’ yayınlanmıştır.

Elektronik İmza Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4.maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

‘‘Madde 4 – Bu Yönetmelikte geçen;
a) Arşiv: Bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen ve Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının saklamakla yükümlü olduğu bilgi, belge ve elektronik verileri,
b) Bildirim Şartları: Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen şartları,
c) Denetim: Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının her türlü faaliyet ve işleyişinin ilgili mevzuat hükümlerine uygunluğunun incelenerek; muhtemel hata, noksanlık, usulsüzlük ve/veya suiistimallerin tespit edilmesi ve ilgili mevzuatta öngörülen yaptırımların uygulanması amacıyla yapılan çalışmalar bütününü,
ç) Dizin: Geçerli sertifikaları içinde bulunduran elektronik depoyu,
d) Elektronik Kimlik Doğrulama Sistemi (EKDS): Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartının elektronik kimlik doğrulama işlemlerinde kullanılabilmesini sağlayan sistemi,
e) EKDS standardı: Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından EKDS ile ilgili belirlenen TS 13678, TS 13679, TS 13680 ve TS 13681 standartlarını,
f) EKDS Yönetmeliği: 22/10/2020 tarihli ve 31282 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı Elektronik Kimlik Doğrulama Sistemi Yönetmeliğini,
g) Erişim Verisi: Güvenli elektronik imza oluşturma araçlarına erişim için kullanılan parola, biyometrik değer gibi verileri,
ğ) ESHS: Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısını,
h) İnceleme: Kuruma yapılan bildirimin gerekli şartları sağlayıp sağlamadığını tespit etmek amacıyla yapılan çalışmalar bütününü,
ı)Güvenli Erişim Modülü (GEM) Akıllı Kartı: Kart erişim cihazı üzerindeki kriptografik işlemlerin gerçekleştirilmesi için kullanılan güvenlik modülünü,
i) Güvenli iletişim sertifikası: Kart Erişim Cihazı ve rol sunucusu arasında güvenli hat kurmak için gerekli olan sertifikayı,
j) Görevli ESHS: EKDS Yönetmeliği kapsamında belirlenerek Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün internet sayfasından duyurulan ESHS’yi,
k) İptal Durum Kaydı: Kullanım süresi dolmamış sertifikaların iptal bilgisinin yer aldığı, iptal zamanının tam olarak tespit edilmesine imkân veren ve üçüncü kişilerin hızlı ve güvenli bir biçimde ulaşabileceği kaydı,
l) Kanun: 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununu,
m) Kart Erişim Cihazı (KEC): Vatandaşın kimliğini doğrulama işlevi için kullanılan terminali,
n) KEC standardı: Elektronik kimlik kartları için güvenli kart erişim cihazları ile ilgili TSE tarafından belirlenen TS 13582, TS 13583, TS 13584 ve TS 13585 standartlarını,
o) Kimlik Doğrulama Bildirimi (KDB): KEC’in GEM Akıllı Kart aracılığı ile elektronik kimlik doğrulama için kimlik kartı ile etkileşim halinde yapmış olduğu kriptografik ve biyometrik işlemlerin sonucunu gösteren elektronik bildirimi,
ö) Kimlik Doğrulama Başarım Onayı (KDBO): Kimlik doğrulama sunucusu DS tarafından KDB’nin doğrulanması sonrasında oluşturulan ve Uygulama Sunucusuna gönderilen sayısal veriyi,
p) Kimlik Doğrulama Hizmet Sağlayıcı (KDHS): EKDS standartlarına uygun olarak elektronik kimlik doğrulama ve kimlik doğrulamanın arşivlenmesine ilişkin hizmeti sağlayan kamu veya özel hukuk tüzel kişilerini,
r) Kimlik Doğrulama Yönetmeliği: 26/6/2021 tarihli ve 31523 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Haberleşme Sektöründe Başvuru Sahibinin Kimliğinin Doğrulanma Süreci Hakkında Yönetmeliği,
s) Kimlik kartı: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kimliğini ispata yarayan Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartını,
ş) Kurul: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunu,
t) Kurum: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunu,
u) Kurumsal Başvuru: Bir tüzel kişiliğin çalışanları veya müşterileri veya üyeleri veya hissedarları adına yaptığı nitelikli elektronik sertifika başvurusunu,
ü) Nitelikli Elektronik Sertifika: Kanunun 9 uncu maddesinde sayılan nitelikleri haiz elektronik sertifikayı,
v) NVİGM: Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünü,
y) Özet değeri: 6/1/2005 tarihli ve 25692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik İmza ile İlgili Süreçlere ve Teknik Kriterlere İlişkin Tebliğin 6 ncı maddesinde yer alan özetleme algoritmalarından biri kullanılarak hesaplanan değeri,
z) Özetleme Algoritması: İmzalanacak elektronik verilerin sabit uzunlukta bir özetinin çıkarılmasında kullanılan algoritmayı,
aa) Rol sertifikası: Rol doğrulamada kullanılan yetki sertifikasını,
bb) Rol sunucusu: Rol doğrulamada kullanılan ve kimlik kartındaki alanlara erişen sunucuyu,
cc) Sertifika Özet Değeri: Sertifikanın, özetleme algoritması ile elde edilen çıktısını,
çç) Sertifika İlkeleri: ESHS’nin işleyişi ile ilgili genel kuralları içeren belgeyi,
dd) Sertifika Uygulama Esasları: Sertifika ilkelerinde yer alan hususların nasıl uygulanacağını detaylı olarak anlatan belgeyi,
ee) Sertifika Mali Sorumluluk Sigortası: ESHS’nin, Kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucu doğacak zararların karşılanması amacıyla yaptırmakla yükümlü olduğu sigortayı,
ff) Zaman Damgası İlkeleri: Zaman damgası ve hizmetleri ile ilgili genel kuralları içeren belgeyi,
gg) Zaman Damgası Uygulama Esasları: Zaman damgası ilkelerinde yer alan hususların nasıl uygulanacağını detaylı olarak anlatan belgeyi
ifade eder.
Bu Yönetmelikte yer almayan tanımlar için Kanunda yer alan tanımlar geçerlidir.”

Sair yönetmeliğin tamamına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/10/20211015-3.htm

Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik

Binaların yıkım faaliyetlerinin çevre ve insan sağlığı ile güvenliğine zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen, Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik 13/10/2021 tarihli ve 31627 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Yönetmelik 01/07/2022 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Yönetmelik metnine aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/10/20211013-1.htm

6 Aralık 2022 Tarihine Kadar E-Devlet Üzerinden Belli Şartlar Halinde İsim ve/veya Soyisim Değişikliği Başvurusu Yapılabilir.

5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun Geçici 11. maddesi (Ek:6/12/2019-7196/61 md.);


(1) Kişinin üç yıl içerisinde yerleşim yerinin bulunduğu nüfus müdürlüğüne yazılı olarak başvurması kaydıyla; 21/6/1934 tarihli ve 2525 sayılı Soyadı Kanununun 3 üncü maddesine aykırı soyadları ile yazım ve imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam değişiklikleri bulunan, genel ahlaka uygun olmayan, toplum tarafından gülünç karşılandığı değerlendirilen ad ve soyadları, mahkeme kararı aranmaksızın, il veya ilçe idare kurulunun vereceği kararla bir defaya mahsus olmak üzere değiştirilebilir. İl ve ilçe idare kurullarının vereceği karar kesindir. Soyadı değiştirilen erkek ise kendisi ile birlikte varsa karısının ve müracaat tarihinde ergin olmayan çocuklarının da soyadları düzeltilir. Soyadı değiştirilen kadın ise kendisi ile birlikte ergin olmayan evlilik dışı çocukları varsa onların da soyadları düzeltilir. Bu maddede belirlenen sürenin bir katına kadar uzatılmasında Cumhurbaşkanı yetkilidir.


hükmünü ihtiva etmektedir. Bu suretle, mahkeme kararı olmaksızın, idari işlem ile bir kereye mahsus, kanunda sayılı hallerde ad ve/veya soyad değişikliği yapılması mümkün hale gelmiştir.


T.C. İçişleri Bakanlığı’nın resmi internet sayfasında 10.10.2021 tarihinde yapılmış olan duyuru ile 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun Geçici 8 ve Geçici 11. Maddesi kapsamında yapılacak olan başvuruların e-devlet üzerinden yapılabileceği açıklanmıştır. Sair duyuruda;


“Yazım ve imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam değişiklikleri bulunan, genel ahlaka uygun olmayan, toplum tarafından gülünç karşılandığı değerlendirilen ad ve soyadlarının il ve ilçe idare kurulunun vereceği kararla bir kereye mahsus mahkeme kararı aranmaksızın değiştirilebilmesine olanak sağlayan uygulamadan vatandaşlarımız 6 Aralık 2022 tarihine kadar faydalanabilecek.”

ifadelerine yer verilmiştir. Başvuru için mobil imza ya da elektronik imza kullanımı gerekmektedir.

T.C. İçişleri Bakanlığı’nın duyurusuna aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.
https://icisleri.gov.tr/ad-ve-soyad-degisikligi-basvurusu-e-devlette

E-devlet üzerinden yapılacak başvurulara ilişkin işlem ekranı aşağıda yer almaktadır.