TÜZEL KİŞİLERE İLİŞKİN VERİLER “KİŞİSEL VERİ” KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEBİLİR Mİ?

6698 Sayili Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 3 maddesinin 1 fıkrasının d bendi, kişisel veriyi; “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla, tüzel kişelere ilişkin veriler kişisel veri olarak kabul edilmemektedir.

Nitekim; Kişisel Verileri Koruma Kurulu 2018/131 sayılı ve 19/11/2018 tarihli kararında yer alan, “6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun (Kanun) 2 nci maddesinde Kanun hükümlerinin, kişisel verileri işlenen gerçek kişiler hakkında uygulanacağı belirtilmiş, “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (d) bendinde de kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanmıştır. Bu sebeple, gerçek kişilere ait veriler Kanun kapsamında bulunurken, tüzel kişilere ait veriler ise Kanun kapsamında bulunmamaktadır” ifadesi ile de bu durum bir kez daha vurgulanmıştır.

VERBİS’E SON KAYIT TARİHLERİ

Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 23/06/2020 tarihli ve 2020/482 sayılı Kararı ile;

Yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den çok olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları ile yurtdışında yerleşik gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 30.09.2020 tarihine,


Yıllık çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilançosu 25 milyon TL’ den az olup ana faaliyet konusu özel nitelikli kişisel veri işleme olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 31.03.2021 tarihine,

Kamu kurum ve kuruluşu veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 31.03.2021 tarihine,
kadar uzatılmasına,

karar verilmiştir.

Evli Kadının, Evlilik Birliği İçerisinde Yalnızca “Bekarlık Soyadını” Kullanması Mümkün Müdür?

4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 187. maddesi “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” hükmünü ihtiva etmektedir. Ancak gerek Anayasa Mahkemesi gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gerekse Yargıtay 2. Hukuk Dairesi; evli kadının evlilik birliği içerisinde yalnızca bekarlık soyadını kullanabileceği yönünde kararlara imza atmışlardır. Uygulamada, yalnızca bekarlık soyadını kullanmak isteyen kadının, evlilik soyadının iptali ve bekarlık soyadının kullanmasına izin verilmesi talebiyle bir dava açması ve davayı eşine ve nüfus müdürlüğüne yöneltmesi gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2011/8917 E., 2012/23632 K. ve 04.10.2012 tarihli kararında;


“…Davacı, evlenmekle yasa gereği kocasının soyadını almıştır. Kocasının soyadı önünde evlenmeden önceki soyadını da kullanmaktadır. Mahkemece; davacının evlenmekle aldığı kocasının soyadının iptaline, kızlık soyadını kullanmasına izin verilmesine karar verilmiş, hükmü nüfus idaresi temyiz etmiştir. Verilen karar, evlenen kadının soyadı ile ilgili olduğuna göre, işin aile mahkemelerinin görevine girdiği kabul edilmiş ve karar aile kütüklerinde değişiklik sonucu hasıl edeceğinden nüfus idaresinin kararı temyiz yetkisinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır (5490 s. NHK md. 37). Taraf teşkili kamu düzenine ilişkindir. Davacı kadının sadece kendi kızlık soyadını kullanma isteğine ilişkin bu dava kocanın hukukunu da etkilemektedir. Açıklanan sebeplerle davacıya kocasını davaya dahil etmesi için önel verilmesi, bildirmesi halinde delillerinin toplanmasından sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik hasımla davaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

şeklinde hüküm kurulmuştur. Açılacak olan davada, adının bu talebini haklı bir nedene dayandırması gerekip gerekmediği hususu da tartışmaya konu olmuştur. Bu konuya ilişkin farklı içtihatlar söz konusudur. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/2-889 E., 2015/2011 K. nolu ve 30.09.2015 tarihli kararında;


Somut olaya gelince: sebep önemli olmaksızın davacı evlilik birliği içinde sadece kızlık soyismini kullanmak istemektedir. Kızlık soyisminin kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hak AİHS 8 ve Anayasanın 17. maddeleri kapsamında bir insan hakkıdır ve cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanmalıdır. Aksi durum AİHS’nin 14. maddesine aykırılık teşkil edecektir. Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.“şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, haklı bir nedene dayanmaksızın, yalnızca usulüne uygun bir talebin varlığı halinde, evli kadının evlilik soyadının iptali ile bekarlık soyadını kullanmasının mümkün olduğu görüşündedir.

Kişisel Veri ve Özel Nitelikli Kişisel Veri Nedir?

6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 3. maddesinin 1. fıkrasının d bendi kişisel veriyi; “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlamaktadır.

6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrası; “kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri” özel nitelikli kişisel veri olarak tanımlamaktadır.

VERBİS

Yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den fazla olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının, 01.10.2020 tarihi itibariyle Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemine (VERBİS) kayıt işlemlerini tamamlamış olmaları gerekmektedir. 01.10.2020 tarihi itibariyle VERBİS’e kayıt ve/veya bildirim yükümlülüklerini yerine getirmeyen veri sorumlularının ivedilikle bu işlemleri yapmaları gerekmektedir.