Halka Kapalı Anonim Şirketlerde E-Genel Kurul

Yabancı gerçek ve tüzel kişilerin pay sahibi olduğu şirketlerde, pandemi nedeniyle genel kurullarda birtakım zorluklar yaşandı. Bu süreçte, Türk Ticaret Kanunu’nun 1527. maddesi ile getirilen elektronik genel kurul, halka kapalı şirketler için de bir alternatif haline geldi.

Türk Ticaret Kanunu’nun 1527. maddesinin 5. fıkrası:

“Anonim şirketlerde genel kurullara elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş açıklama ve oy verme, fizikî katılmanın ve oy vermenin bütün hukuki sonuçlarını doğurur. Bu hükmün uygulanması esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle düzenlenir. Yönetmelikte, genel kurula elektronik ortamda katılmaya ve oy vermeye ilişkin esas sözleşme hükmünün örneği yer alır. Anonim şirketler yönetmelikten aynen aktarılacak olan bu hükümde değişiklik yapamazlar. Yönetmelik ayrıca oyun gerçek sahibi veya temsilcisi tarafından kullanılmasını sağlayan kurallar ile 407 nci maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen Bakanlık temsilcilerinin bu hususa ilişkin yetkilerini içerir. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte genel kurullara elektronik ortamda katılma ve oy kullanma sisteminin uygulanması pay senetleri borsaya kote edilmiş şirketlerde zorunlu hâle gelir.”

hükmünü ihtiva etmektedir. Bu nedenle esas sözleşme hazırlanmasında bu hususun dikkate alınması gerekmektedir. Kanun koyucunun, esas sözleşmede elektronik genel kurula ilişkin bir düzenleme bulunmasını yeterli saymaması ve matbu bir maddenin varlığını ön koşul halinde getirmesi şüphesiz eleştriye açıktır. Bahsi geçen bu matbu düzenleme, Anonim Şirketlerde Elektronik Ortamda Yapılacak Genel Kurullara İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinde yer almaktadır. “Genel kurula elektronik ortamda katılmaya ve oy vermeye ilişkin esas sözleşme hükmü örneği ve uygulama” madde başlıklı 5. madde aşağıdaki şekildedir.


MADDE 5 – (1) Kanunun 1527 ncimaddesi uyarınca EGKS’yi uygulayacak şirketlerin esas sözleşmesinde,aşağıda belirtilen hükmün genel kurul toplantılarının düzenlendiği maddelerden biri içerisinde yeralması zorunludur:


Genel kurul toplantısına elektronik ortamda katılım


Şirketin genel kurul toplantılarına katılma hakkı bulunan hak sahipleri bu toplantılara, Türk Ticaret Kanununun 1527 ncimaddesi uyarınca elektronik ortamda da katılabilir. Şirket, Anonim Şirketlerde Elektronik Ortamda Yapılacak Genel Kurullara İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca hak sahiplerinin genel kurul toplantılarına elektronik ortamda katılmalarına, görüş açıklamalarına, öneride bulunmalarına ve oy kullanmalarına imkan tanıyacak elektronik genel kurul sistemini kurabileceği gibi bu amaç için oluşturulmuş sistemlerden de hizmet satın alabilir. Yapılacak tüm genel kurul toplantılarında esas sözleşmenin bu hükmü uyarınca, kurulmuş olan sistem üzerinden hak sahiplerinin ve temsilcilerinin, anılan Yönetmelik hükümlerinde belirtilen haklarını kullanabilmesi sağlanır.


(2) Hak sahipleri ve temsilcilerinin elektronik ortamda genel kurul toplantısına katılma ve oy kullanmasına imkan tanıyacak şirketler, yukarıda belirtilen esas sözleşme hükmünde herhangi bir değişiklik yapmadan bu metni esas sözleşmelerine aktarmak zorundadır. Esas sözleşmelerinde bu maddede belirtilen esas sözleşme hükmü bulunan şirketler, yapacakları her genel kurul toplantısında hak sahiplerinin ve temsilcilerinin genel kurula elektronik ortamda katılabilmelerini ve oy verebilmelerini sağlamak zorundadır.


(3) Payları MKK tarafından kayden izlenen borsaya kote şirketlerin yapacakları genel kurul toplantılarına elektronik ortamda katılma, temsilci tayin etme, öneride bulunma, görüş açıklama ve oy verme işlemleri MKK tarafından sağlanan EGKS üzerinden yapılır.

Anonim Şirketlerde Elektronik Ortamda Yapılacak Genel Kurullara İlişkin Yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca; genel kurul toplantısı fiziki ve elektronik ortamda aynı anda açılır. Bir diğer ifade ile genel kurula elektronik katılım mümkün olsa dahi fiziki olarak toplantının yürütüldüğü bir ortam bulunması gerekmektedir. Ancak bu durum elektronik yönetim kurulu toplantıları açısından farklılık göstermektedir. Nitekim Türk Ticaret Kanunu’nun 1527. maddesinin 1. fıkrası, “şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede düzenlenmiş olması şartıyla, sermaye şirketlerinde yönetim kurulu ve müdürler kurulu tamamen elektronik ortamda yapılabileceği gibi, bazı üyelerin fiziken mevcut bulundukları bir toplantıya bir kısım üyelerin elektronik ortamda katılması yoluyla da icra edilebilir” şeklidedir.

Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 32. maddesi uyarınca, genel kurula elektronik ortamda katılım sistemini uygulayan şirketlerin genel kurul toplantılarına bakanlık temsilcisinin katılımı zorunludur.

Halka kapalı şirketler de, halka açık şirketlerin kullandığı e-GKS sistemi üzerinden hizmet alarak, elektronik genel kurullarını yürütebilirler. Detaylı bilgiye https://egk.mkk.com.tr/egkweb/ üzerinden ulaşabilirsiniz. e-GKS aracılığıyla genel kurullarını gerçekleştirmek isteyen halka kapalı anonim şirketlerde;

-Şirketin e-GKS kullanımı için başvuru yapması,

-e-GKS uygulamasının ilgililerin bilgisayarlarına kurulması,

-e-GKS üzerinden de genel kurul çağrısının yapılması,

-Pay sahiplerinin elektronik katılım taleplerini iletilmesi,

-Canlı yayının sağlanması

gerekmektedir. Elektronik genel kurullara asaleten ya da vekaleten katılım mümkündür. Toplantı başlamadan önce, e-GKS sisteminde oylamanın kaydedilmesi mümkündür. Bu suretle toplantı esnasında kabul ya da red oyu kullanmak yerine sadece daha önceden kaydedilen oyların iletimi söz konusu olacaktır.

Anonim Şirketlerde Çağrısız Genel Kurul

Anonim şirketlerde genel kurula ilişkin usul ve düzenlemeler Türk Ticaret Kanunu’nda yer almaktadır. Ancak gerek genel kurula çağrı gerekse ilan nedeniyle genel kurulun toplanmasına karar verilmesi ile fiilen genel kurulun toplanması arasında zaman geçmektedir. Ticari hayat kimi zaman hızlı karar alınması ve hızlı değişiklik yapılmasını gerektirmektedir. Bu ve benzeri durumlarda gereke elektronik genel kurul gerekse çağrısız genel kurul büyük kolaylık sağlamaktadır.

Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlerde genel kurula çağrıyı düzenleyen 414. maddesinin 1. fıkrası;

(1) Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketininternetsitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.”

hükmünü içermektedir. 416. madde ise 414. maddede düzenlenen usule bir istisna getirmektedir. “Çağrısız Genel Kurul” madde başlıklı 416. madde;

“(1) Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler.

(2) Çağrısız toplanan genel kurulda, gündeme oybirliği ile madde eklenebilir; aksine esas sözleşme hükmü geçersizdir.”

şeklindedir. Tüm pay sahiplerinin ya da temsilcilerinin hazır olması halinde çağrısız genel kurul gerçekleştirilmesi mümkündür. Ancak madde metninde de açıkça belirtildiği üzere çağrısız genel kurulda, işbu toplantı nisabın sadece toplantının başlangıcında sağlanması yeterli değildir, toplantı nisabının toplantı süresince de devam etmesi gerekmektedir. Karar nisabı somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, çağrısız genel kurul açısından da ‘gündeme bağlılık’ ilkesinin geçerli olduğu ve ancak oybirliği ile gündeme madde eklenebilecek olmasıdır. Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 12. maddesi;

“Bütün pay sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, çağrı usulüne uyulmaksızın genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler. Genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklıdır.”

şeklindedir. Belirtmek gerekir ki gündeme bağlılık ilkesinin de birtakım istisnaları söz konusudur ve bu istinaların çağrısız genel kurul açısından da dikkate alınması gerekmektedir. Doktrinde, gündeme bağlılık ilkesine istisna getiren ve yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmasını düzenleyen 364. maddesinin, olağanüstü genel kurullar açısından da uygulanabilir olduğu savunulmaktadır.

Elektronik Tebligat

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Elektronik tebligat” madde başlıklı 7/a  maddesi uyarınca;

1. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara,

2. 5018 sayılı Kanunda tanımlanan mahallî idarelere,

3. Özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan fonlar ve kefalet sandıklarına,

4. Kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmelerine,

5. Sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklara,

6. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarına,

7. Kanunla kurulanlar da dahil olmak üzere tüm özel hukuk tüzel kişilerine,

8. Noterlere,

9. Baro levhasına yazılı avukatlara,

10. Sicile kayıtlı arabulucular ve bilirkişilere,

11. İdareleri, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları; adli ve idari yargı mercileri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birimlere

elektronik yol ile tebligat yapılması zorunludur. Bu sayılanlar dışında kalan gerçek ve tüzel kişilere, talepleri hâlinde elektronik tebligat adresi verilir. Bu durumda bu kişilere de elektronik yolla tebligat yapılması zorunludur.

Elektronik tebligatın ne zaman tebliğ edilmiş sayılacağı hususu 7/a maddesinin 4. fıkrasında açıkça hükme bağlanmıştır. Sair düzenleme uyarınca; elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.

Kanun hükmünün açık lafzına rağmen, elektronik tebligatta tebliğ tarihi bir takım tartışmalara konu olmuştur. Yargıtay’ın bu konuda farklı kararları olduğunun altının çizilmesi gerekmektedir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/3962 E., 2019/16152 K. numaralı ve 18/09/2019 tarihli kararında;

“…karar tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinin 3. fıkrası uyarınca temyiz süresinin gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 8 gün olduğu anlaşılmakla gerekçeli karar temyiz talebinde bulunan dahili davalılar vekiline e-tebligat ile 06.03.2019 tarihinde tebligat alanına başarılı bir şekilde konulduğu, aynı tarihte tebligatın alıcısı tarafından açıldığı, ancak 8 günlük temyiz süresi geçtikten sonra 19.03.2019 tarihinde kararın dahili davalılar vekili tarafından temyiz edildiği, buna göre temyizin süresinde yapılmadığı anlaşıldığından dahili davalılar vekilinin temyiz isteminin süreden dolayı REDDİNE…”

yönünde karar vermiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/1187 E., 2020/4264 K. numaralı ve 09/12/2020 tarihli kararında ise;

“Dosya kapsamından, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 05/11/2019 tarihli ilamının davalı vekiline elektronik tebligat yoluyla tebliğ edildiği, 25/11/2019 tarihinde muhatabın tebligat adresine ulaştığı, 25/11/2019 tarihinde tebligat alıcısı tarafından açılarak tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından verilen temyiz dilekçesinin ise 10/12/2020 tarihinde dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır.

İlam, temyiz eden davalı vekiline 25/11/2019 gününde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise 10/12/2019‘da verilmiştir. HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca temyiz süresi iki haftadır. Kararın tebliğ tarihi ile temyiz edildiği gün gözetildiğinde iki haftalık yasal süresinin geçtiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalının temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.”

yönünde hüküm kurulmuş ve elektronik tebligatın, alıcısı tarafından açıldığı anda tebliğ edildiği görüşü benimsenmiştir. Belirtmek gerekir ki, sair görüş kanunun hem ruhuna hem de lafzına aykırı niteliktedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2020/547 E., 2020/924 K. numaralı ve 24/11/2020 tarihli kararında;

“Görüldüğü üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde muhatabın elektronik tebligatı tebellüğ etmiş sayılacağı tarihe ilişkin özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre “Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.” Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır.

yönünde karar vermiştir. Güncel kararlar da bu yöndedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin  2021/3970 E.,  2021/4797 K. ve 07.06.2021 tarihli kararında da elektronik tebligatın tebliğ tarihi,

“…. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde yapılan düzenlemeye göre elektronik yolla tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağından, elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu…”

olarak belirtilmiştir. Her ne kadar Yargıtay farklı yönde kararlar imza atsa kanunun sair lafzı nedeniyle “elektronik yolla yapılan tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı” görüşünü savunmaktayız. Ancak Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurular açısından, ayrıksı bir durum olduğunun da altının çizilmesi gerekmektedir.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin 5. fıkrası;

Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”

hükmünü ihtiva etmektedir. Anayasa Mahkemesi 2019/6266 başvuru numaralı bireysel başvuruda,

“… başvuru konusu olayda başvurucu vekilinin 15/1/2019 tarihinde gerekçeli nihai karar tebligatını açtığına dair delil kaydı oluşturulmuş ve bu kayıt e-tebligat mazbatası ile PTT sorgulama raporuna da işlenmiştir. Yukarıda yer verilen Bakanlık düzenlemesi uyarınca söz konusu delil kaydı, tebligatın alıcısı tarafından okunduğu anlamına gelmektedir (bkz. § 15). İlgili Yönetmelik uyarınca elektronik mesajın tamamı iletilmeden delil kaydı oluşturulmadığı da dikkate alındığında (bkz. § 14) somut olayda başvurucunun e-tebligatın vekili tarafından açıldığı 15/1/2019 tarihinde bireysel başvuruya ilişkin gerekçeli nihai karardan haberdar olduğunun ve bu doğrultuda bireysel başvuru süresinin 15/1/2019 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır (bkz. § 18). …”

yönünde hüküm kurmuştur.

İlgili Anayasa Mahkemesine kararına aşağıda yer alan link üzerinden erişebilirsiniz.

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/6266?BasvuruNoYil=2019&BasvuruNoSayi=6266

ADLİ TATİL VE ADLİ TATİLİN SÜRELERE ETKİSİ

Adli tatil, kanunlarda belirtilen süre boyunca, bazı yargı faaliyetine kısmen ara verilmesi olarak tanımlanabilir. Adli tatil ve adli tatilin sürelere etkisi, farklı kanun hükümleri uyarınca aşağıda incelenmektedir.

***6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu

  • Adli tatil, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 102. ile 104. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 102. maddesi uyarınca adli tatil, her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta sona erer. Yeni adli yıl bir eylülde başlar.

Adli tatilde görülecek dava ve işler
MADDE 103- (1) Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:
a) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi.
b) Her çeşit nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler.
c) Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları.
ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
d) Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri.
e) İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar.
f) Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler.
g) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.
ğ) Çekişmesiz yargı işleri.
h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.
(2) Tarafların anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli tatilden sonraya bırakılabilir.
(3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır.
(4) Bu madde hükümleri, bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay incelemelerinde de uygulanır.

  • HMK m.104 uyarınca adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.

***5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu

  • Ceza Muhakemesi Kanununun, “adli tatil” madde başlıklı 331. maddesi; adli tatil sürecinde hangi dava ve işlere bakılacağını ve adli tatile rastlayan süreleri düzenlenmektedir.

Adlî tatil
Madde 331 – (1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.
(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

***2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu

İdari Yargılama Usulü Kanununun 61., 62. ve 8. madde maddeleri, “çalışmaya ara verme” olarak nitelendirilen ve yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar olan sürecin işleyişine ilişkin düzenlemeler içermektedir.


Çalışmaya ara verme:
Madde 61 – 1. Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler. Ancak, yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan ve sadece bir idare veya bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri çalışmaya ara vermeden yararlanamazlar. Bu mahkemeler, 62 nci maddedeki sınırlamaya tabi olmaksızın görevlerine devam ederler.

2.Çalışmaya ara verme süresi içinde; bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, birden fazla idari yargı mercii olan yerlerde idare veya vergi mahkemeleri başkan ve üyeleri arasından görevlendirilecek yeteri kadar hâkimin katıldığı bir nöbetçi mahkeme kurulur. Bölge idare mahkemeleri için ise bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, tüm daire başkan ve üyeleri arasından görevlendirilecek yeterli sayıda nöbetçi daire kurulur.

3. Çalışmaya ara vermeden yararlanamayanlar ve nöbetçi kalanların yıllık izin hakları saklıdır.

Nöbetçi mahkemenin görevleri:
Madde 62 – Nöbetçi mahkeme çalışmaya ara verme süresi içinde aşağıda yazılı işleri görür:
a) Yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işler,
b) Kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işler.

Sürelerle ilgili genel esaslar
Madde 8/3 – Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.

***2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu

2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 18. maddesinin 1. fıkrası, “icra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır” hükmünü ihtiva etmektedir. Dolayısıyla, icra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılacağından, Hukuk Muhakemeleri Kanununu 103. maddesinin 1. fıkrasının h bendi uyarınca adli tatil hükümleri uygulanmayacaktır. (Bkz. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/4080 E., 2020/8215 K. ve 15.12.2020 T. Kararı).

İcra ve iflas dairelerinde de adli tatil hükümleri uygulanmaz. Nitekim Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2014/14000 E., 2015/485 K. ve 20.01.2015 tarihli kararında;

İcra ve iflas daireleri ile icra mahkemelerinde adli tatil hükümleri uygulanmaz. İcra mahkemeleri İİK’nundan kaynaklanan itiraz, şikayet ve kanunda yer alan davalara bakmakla görevli ve özel yargılama usulüne tabi mahkemelerdendir. İcra iflas daireleri ve mahkemelerde görülmekte olan işlerde HMK’nun adli tatile ilişkin 104.maddesinin uygulama olanağı yoktur. Ayrıca H.G.K.nun 3.5.1967 tarih 1729 Esas 236 sayılı kararında da benimsendiği üzere HUMK.nun 177. Maddesi (6100 sayılı HMK’nun 104) Hukuk Usulünün tayin ettiği sürelerde uygulanacağından İİK.nun da yazılı sürelerde tatbik edilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenle HMK’nun 103/1-h maddesi göz ardı edilerek somut olayda uygulama yeri bulunmayan aynı yasanın 104 maddesi gerekçe yapılarak yazılı şekilde karar verilemez. Dava ihtar süresinin bitimini müteakip 21.08.2014 tarihinde süresinde açıldığından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken hukuksal dayanağı bulunmayan gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değildir.”

yönünde hüküm kurulmuştur.

***3402 Sayılı Kadastro Kanunu

3402 Sayılı Kadastro Kanunun 29. maddesin 4. fıkrası “kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir” hükmünü ihtiva etmektedir.